Ölüm Acısı İle Nasıl Baş Edilir

Sevilen Birini Kaybetmenin Acısı Nasıl Geçer?

Ölüm Acısı Ve Baş Edebilmek İçin Hangi Terapi İşe Yarar?

Karmaşık /Komplike Yas Nedir?

Yas Süreci Tamamlanmadığında Ne Olur?

Yas İnkar Edilirse Ne Olur?

Yas Tutulamazsa Ne Olur?

Tutulamayan Yas Beden Ve Ruh Sağlığını Nasıl Etkiler?

Yas Tutamamak Ne Demektir?

Ölümü Kabul Edemezsek Ne Olur?

Yas herkesin başına gelen evrensel bir durumdur. Bir şekilde bütün insanlar sevdiklerini kaybederler. Her kaybın ardından psikolojik, duygusal ve fiziksel tepkiler yaşanır. Bunları keder olarak ifade ederiz. Keder ve yas tutma el ele giderken, yeniden hayata, ilişkilere, kendimize uyumlanmaya başlarız. Kısaca kaybettiğimiz kişiyi, varlığında sevmekten yokluğunda da sevmeye ve kabullenmeye geçeriz.

Yas Tutamamanın belirtileri nedir?

Tutulamayan yas sürecinde hayata yeniden uyumlanma yapılamaz. Kendimizi sevdiğimiz kişinin yokluğunda yeniden ele alıp,” ben kimim” sorusunu da soramayız. İlişkilerimizde de yeniden bir düzenlemeye gidilemez.

Tutulamayan, inkar edilen yas sürecinde sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışılır. Yeni gerçekliğe, ölenin yokluğuna adaptasyon yapılamaz. Gittikçe gerçeklikten kopmaya başlanır. MIŞ gibi yaşama çok belirgindir. Sanki o kişi hayattaymış gibi davranma hali olur.

Kaybedilen kişi hakkında kimse konuşmaz. Herkes kendi odasına çekilir.

Kaybedilen kişinin kıyafetlerine, eşyalarına dokunulmaz.

Kaybedilen kişinin fotoğraflarına bakılmaz. Ortaya çıkarılmaz.

Kaybedilen kişiye yönelik acı, üzüntü, özlem, öfke gibi duygulardan söz edilmez.

Sevilen, ölen kişi düşünülmez. Onunla ilgili anılar hatırlanamaz.

Anılar bir şekilde akla gelse bile hemen kaçınmaya çalışılır.

Hatırlatıcı olan bütün uyaranlardan kaçınma çabası ortaya çıkabilir.

Etraftakilerin konuşmalarından da kaçınılabilir.

Zihinsel süreçler adeta donar. Kilitlenir.

Kaybedilen kişinin yokluğu deneyimlenmekten kaçınılır. Sanki o kişi hala hayatta ve yanındaymış gibi algılanabilir. Kişi kaybettiği kişiye tutunur. Ve onunla birlikte bir çeşit ölüm deneyimine saplanıp kalabilir.

Kederin şiddeti normal bir yas sürecinde zamanla azalır. Ve hayata yeniden uyumlanma ile yola devam edilir. Yeniden başka bağlar kurulur. Fakat tutulamayan yas sürecinde yeni bağlar, ilişkiler kurulamaz. Gittikçe derin bir yalnızlık duygusu yaşanır. Keder pek çok olguda zamanla azalırken % 10-12 lik bir grupta süreğenleşir. Karmaşık yas bozukluğuna dönüşür.

Kronik yas tutma, takılıp kalma durumu da söz konusu olabilir. Ölümün farkındalığı ile birlikte yaşanan acı, özlem korku, öfke, suçluluk duygusu, pişmanlık gibi duyguların içinde sıkışıp kalabilir. Çıkış yolu bulup, gündelik hayata dönemez. Günlük işlevlerini yerine getiremez.

Bazen de kişi kaybettiği kişiyle olan bağları yeniden kazanmak için çok yoğun bir mücadeleye girişebilir. İnkar eder. Protesto etmeye devam eder. Zihninde kaybedilen kişi ile kalabilmek için her türlü yolu dener. Bu durumda inkar için harcanan enerji, yasın kabulü için kullanılamaz. Kişi tükenmeye başlar.

Ölümü Kabullenemez İsek Ne Olur?

Ölen kişinin ölümü kabullenilemediğinde zihinsel süreçlerde ciddi sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Nedir bu sorunlar dediğimizde;

Dikkati toplama ve sürdürme becerileri bozulur. Zihin ölüm olgusundan ve onların sonuçlarından kaçınmaya çalıştığı için enerji harcanır. Dikkat kaçınmaya, inkara harcandığı için başka şeylere yönlendirilemez. Olmadık konularda dikkat hataları, dalgınlık görülür. Sakarlıklar olabilir.

Hafıza problemleri ortaya çıkar. Kişi ölen ile ilgili anılardan dolayısıyla hafızadan kaçınmaya çalışınca hafızanın işleyişi bozulur. Ya da ölen kişi ile çok fazla zihinsel meşguliyet içindeyse de kısa ve uzun süreli hafıza bozulur.

Öğrenme süreçleri kesintiye uğrar. Öğrenme için dikkat, hafıza ve analiz, sentez becerileri gereklidir. Ancak karmaşık yas bozukluğunda, tutulamayan yas sorunlarında zihinsel işleyiş sekteye uğratıldığından bunlar yapılamaz. Yeni deneyim ve bilgiye kapanılır. Zihin öğrenme ile ilgili değildir. Kaçınma ya da ölen kişi ile meşguldür. Hayat bitmiştir. “Ölen ile ölünmüştür”, diyebiliriz.

Uyku en çok etkilenen işlevlerdendir. Genellikle uykusuzluk biçiminde ortaya çıkar. Uykuya dalma güçlüğü, uykudan sıçrayarak uyanma, bir daha uykuya dalamama yaşanabilir.

Bazen de kaçınmanın bir ifadesi olarak aşırı uyuma davranışı olabilir. Bazı vakalar 48 saat aralıksız uyuduklarını söylemektedir. Uzun süre uyunsa bile dinlenmiş, rahatlamış bir uykudan söz etmek mümkün değildir.

Rüyalar ve kabuslar da artış olabilir. Bilinçli hayatta reddedilen, rüya esnasında gündeme gelebilir.

İştah ortadan kalkabilir. Yemek ihtiyacı hissetmeyebilir kişi. Bazen de ölenin arkasından yemek yemek, uyumak, hayata devam ediyor olmak suçluluk duygularını tetikleyebilir. Bu yüzden de kaçınma yaşanabilir.

Tutulamamış yas sorunlarında en çok gözlenen yakınmalardan biri de; bedensel sorunlardır. Ölenin ardından gelen duygulara izin verilip, ifade edilemediğinde duyguların çıkış yolu kapanmış olur. Duygular bedensel olarak kendini gösterir. Acı duygusunun en çok etkilediği sindirim sistemidir. Mide, bağırsak ve dışkılamaya dair sistemlerin çalışması bozulur. Yutma sorunlarından başlayarak, mide yanması ve ağrıları, geğirme, yoğun gaz oluşumu, hazımsızlık en çok görülen yakınmalardır. Kabızlık ya da ishal gibi döngülere de sık rastlamaktayız. Kayıpla ortaya çıkan duygunun kabul edilip, yaşanamaması durumunda, psikolojik bir savunma olan yer değiştirme mekanizması ile bedensel ifade yoluna başvurulmaktadır. Bilinçdışı bu mekanizma sayesinde artık rahatlıkla mide ağrısından, gaz sorunlarından, baş ağrısından söz eder hale gelinir.

Danışanlar, psikolojik desteğe başvurmadan önce pek çok tıbbi tetkik ve tahlil araştırma sürecinden geçerler. En sonunda bir hekim kendilerine “ hiçbir şeyiniz yok, psikolojik, bir psikiyatra ya da psikoloğa gidin” dediğinde öfkelenirler. “Ne demek psikolojik, ben isteyerek mi bu acıyı çekiyorum” diyebilirler. Hem hekim haklıdır, hem de hasta olan kişi.  Orada görünmeyeni, bedenin o kısmına sıkışmış, ete batmış gibi olan acıyı bulmak hekimin görevi değildir. Ama hasta da o acıyı hissetmeye devam eder. Ne yapmak gerekir o zaman?

Bir hekim bütün tetkik ve araştırmalar sonucunda “psikolojik olabilir” dedi ise öfkelenmeden dikkate almak gerekir.

Sebebi Tıbben açıklanamayan pek çok bedensel semptom/yakınma tutulamamış yas sorunları ile ilgili olabilir.

Baş ağrıları, tanımlanamamış kas iskelet sistemi ağrıları (Fibromiyalji, vb), nefes almaya dair güçlüklerin altında da tutulamamış/karmaşık yas sorunları yatıyor olabileceğini hatırlamakta fayda vardır.

Nefes darlığı ve panik atak yaşayan kişinin vaktiyle kabul edemediği, ölene dair öfke, kızgınlık, hayatta kalmış olmaya dair suçluluk duygularına her temas edişte panik tepkileri ile kaçınmaya çalışmasına sık rastlanmaktadır. Ölen kişinin ölüm haberinin alındığı an kişinin zihnine girmeye çalışınca, panik ile kaçınma davranışı devam ettirilmektedir.

Tutulamamış,  yas sorunlarında diğer bir yakınma türü de; Kişinin zihninin adeta sis ile kaplanmış olmasıdır. Bu öylesine yoğun bir sistir ki, etrafı görmeyi engeller. Kişinin hareketi kısıtlanır. Sosyal olarak izole olur. Hayattan çekilir. Seçenek yoktur onun için. Artık her şey bitmiştir. Yaşamaya değecek hiçbir şey yoktur. Adeta diri diri mezara girmiş gibidir.

Ölenin öldüğünün kabul edilememesi sonucu hissizlik, donukluk, uyuşma çok sık görülen sorunlardandır. Özünde, ölenin ölüm haberinin alındığı anda kişi kilitlenmiştir. Savunma, hayatta kalma mekanizmaları ile (bilinç dışı savunmalardır bunlar) donmuş, hissizleşmiş olabilir. Hareketlerde de ciddi azalma görülür.

Kayıp/ Sevilen Ölümlerinde Ne Zaman Destek Terapi Alınmalı?

Ölen kişinin ölümünün üstünden 1 ay geçmiş olmasına rağmen kişinin günlük hayatında olumlu yönde düzelmeler yoksa;

Uyku, beslenme, günlük hayat işlevlerinde toparlanma belirtileri gözlemlenmiyorsa,

Ölen kişiden konuşamıyorsa,

Mezar ziyaretleri yapamıyorsa, sevilen kişinin fotoları, varsa videoları gibi uyaranlardan kaçınmaya devam ediyorsa,

Donuk, hissiz ve uyuşmuş gibi çok ağır ya da çok yavaş davranıyorsa,

Kayba dair anıların açılmasından kaçınıp, etrafı susturuyorsa, konunun açılmasından rahatsızlık duymaya devam ediyorsa,

Kederli ruh hali halen değişmedi ise,

Bedensel yakınmalar başladı ya da artış var ise örneğin çok sık baş ağrısı, mide ağrısı, boğazında bir şey olduğu, takıldığı, yutkunamadığı gibi şikayetlerden yakınmaya başladıysa psikolojik destek gerekir.

Üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, yaşananlar hala zihni meşgul ediyorsa,

Her anımsayışta ilk günkü gibi acı, özlem hissediliyorsa,

Olur olmadık yerlerde kayba dair anılar, duygular canlanıyorsa,

Ansızın zihne bazı görüntüler geliyorsa, sık sık kabus ve rüya görülüyorsa yas tutulamamış olabilir. İstenildiği zaman terapiye başvurulabilir.

Kuşaklararası tutulmamış yas sorunları da sık karşılan başka bir sorundur. Başka bir yazıda ele alınacaktır.

Tutulamayan, Tamamlanamayan Yas Sorunlarında Riski Artıran Etmenler?

Eğer kayıp ani, beklenmedik biçimde yaşandıysa,

Kaybedilen kişi ile ilgili bitmemiş çok sayıda duygusal, ilişkisel, maddi çatışma meseleleri var ise,

Kaybedilen kişi insan eliyle yaratılan bir travma sonucu öldü ise, özellikle yakınlarından örneğin babanın anneyi öldürmesi gibi ya da şiddet içeren bir eylem sonucu ölmesi,

Terör eylemleri sonucu ölüm, özellikle bütün toplumu etkileyen silahlı, bombalı saldırılar sonucu yaşanan ölümler,

Önlenebilir bir ölüm olması,

Evlat kaybı,

Sevilen kişinin ölmeden önce acı çektiğine inanılması,

Adaletin olup olmadığına dair inançlar,

Ölenin kayıp olması, mezarının olmaması…

Yukarıda belirtilen etkenler ölümün kabulünü çok zorlaştırmaktadır.

Kayıp Ve Yas İçin En Etkili Terapi Nedir?

Normalde yas sürecine müdahale edebilmek için 1 aylık bir sürenin geçmesi beklenir. Ölüm ve Kayıp yukarıda belirtilen riskleri içeriyorsa, beklemeye gerek yoktur. Örneğin Covit nedeni ile bir yaşanan kayıp sürecinde önce sağlık çalışanlarına, sonrasında halka yönelik online olarak EMDR Türkiye Derneği EMDR Travma İyileştirme Grubunda çalışan EMDR Terapistleri pek çok kişiye EMDR R –TEP tekniği ile acil müdahalede bulundu.

EMDR Terapisinin R_TEP protokolü ile zihnin tıkandığı, işleyemediği yoğun duygu, düşünce, beden duyumu, koku, ses, görüntü gibi bileşenleri oldukça hızlı bir şekilde işlemeye izin vermektedir. Travmatik denebilecek kayıp olaylarında olaya dair flash beck denilen görüntüler, çok sık zihne gelebilir. Ve yasın tutulmasında zorluklar yaratabilir.

Ölüm/kayıp olayının üstünden 1 aydan fazla zaman geçmiş ise; kayıp yıllar önce yaşanmış olmasına rağmen hala yeni olmuş gibi duygular, beden duyumları var ise EMDR terapisinin standart 8 aşamalı protokolü ile olayın çalışılması gerekir. Kişinin tolere edebilme kapasitesine göre gerektiğinde güvenli yer, konteynır, 4 element, nefes, gevşeme eğzersizlerini öğretmek gerekli olabilir.

EMDR Terapisi Ne Kadar Sürer?

Kayıp ve yasın nasıl yaşandığına, kişinin öz kaynaklarına, baş etme kapasitesine göre EMDR seansları yapılır.

Ölüm olayı yakın tarihli ise, bedensel yakınmalar az ise, kişi ölüme bağlı olayları konuşmaya açıksa, duyguları ile kalabiliyorsa, kaybın üzerine düşünebiliyorsa EMDR Terapisine hemen başlanabilir. Gerektiğinde duygularını düzenleme becerileri için destekler sağlamak gerekebilir. Danışanın iş ve aile gibi sosyal, ilişkisel desteklerinin iyi olması da terapi sürecine olumlu etki eder.8-10 seans gibi bir süre yeterli olabilir. Kişiye göre süre uzayabilir. Kısalabilir.

Ölen kişinin kim olduğu da çok önemlidir. Sevilen kaybında en çok zorlanılan ve terapisi uzun süren Evlat kaybıdır. Böyle bir kaybın ardından terapide çalışılması, dönüştürülmesi gereken çok fazla mesele olur.

Evlat kaybı derken, ölü doğum ve düşük yapmak kadınlar ve çiftler için en çok zorlanılan kayıp konulardır. EMDR Terapisi bu konularda da danışanın çıkmaz gibi gördüğü durumlardan çıkmasını, kabul edip, geride bırakmasını en iyi en hızlı gerçekleştiren bir terapi türüdür. Bu tür durumlarda beklemeye gerek yoktur. Kaybın ardından hemen psikolojik destek ve özellikle EMDR Terapisi alınabilir.

Eğer kişinin güncel kaybına yönelik eskiye dair çok fazla görünmeyen kayıp yarası varsa, kayıp sürecinde eski ve yeni iç içe geçer. Böyle durumlarda Her bir kayba yönelik tek tek çalışmak gerekir. Genellikle en eski olan kayıplar, en çok soruna zemin hazırlayanlardır. Bunu bir ağacı köküne benzetebiliriz. Kökte ne kadar çok kayıp ve bağlanma travması var ise; terapi süreci o denli yavaş ilerleyecektir. Böyle durumlarda ağacın köküne dair iyileştirici, onarıcı başka müdahaleleri de yapmak gerekir. Sonrasında bazen kronolojik sırayı takip ederek çalışılır. Bazen de en kötü kayıp anısı ele alınabilir. Neyin, ne zaman  çalışılacağına terapi sürecinde danışan ve terapist beraber karar verirler. Özetle bir terapi planı/terapi yol haritası çıkarılır.

Yazıyı Hazırlayan
Meryem Gül Eren – Psikolog

Çift Aile ve Akredite EMDR Terapisti