Ace Çalışması

ACE ÇALIŞMASI; OLUMSUZ ÇOCUKLUK OLAYLARI

ACE Çalışması (Advers Childhood Experiences Studies) ABD’de yapılmış en kapsamlı toplum sağlığı çalışmasıdır. 1995-1997 arasında iki önemli veri toplama çalışması ile başlar. California’da  “Hastalık Kontrol Merkezleri” (CDC) ve Kaiser Permanente işbirliğiyle 17 bin 337kişi; çocukluk deneyimleri ile mevcut sağlık sorunları ve davranışlarına yönelik anketleri doldururlar. Katılımcıların üçte ikisi en az bir istismar veya ihmal gibi olumsuz çocukluk yaşantısı bildirir. Çalışmaların sonuçları 1998 de yayımlanmaya başlar. Sonuçlar tıp dünyası için oldukça çarpıcı olur.ACE verileri çocukluk dönemi yaşam deneyimlerinin ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koyar.

İstatistikler; kişinin geçmişte yaşadığı travmatik yaşam deneyimlerine göre; hangi hastalıklara yakalanabileceğinin risklerini ortaya koyar. İşe alımda, ceza, eğitim, sağlık sistemlerinde ACE puanları dikkate alınmaya başlar.

Koruyucu, önleyici beden ve ruh sağlığı açısından ACE puanını bilmek; kişinin yaşadığı ve gelecekte yaşama olasılığı olan hastalıkları, problemleri anlamasına,  telafi edici, onarıcı mekanizmaları devreye sokmasına yardım edebilir.

Hastalıkları, sorunları ortaya çıktıktan sonra tedavi etmeye, iyileştirmeye çalışmak çok pahalı ve zordur. Sorunu erken fark ederek, önlemenin maliyeti daha düşüktür. Çocukların yaşam kalitesini yükseltmek; geleceğin sağlıklı bireyleri olmalarını, hayattan doyum alma, mutlu olma, yaratıcılık olasılıklarını artırır. Eğer anne baba, öğretmen, eğitimci isek daha sağlıklı nesillerin yetişmesine katkı sunabiliriz.

“Hafif acılar konuşulabilir ama derin acılar dilsizdir!” Seneca

Olumsuz Çocukluk Çağı Olayları ve ACE Çalışması 0-18 yaş Aralığını Kapsar.

  • Duygusal İstismar
  • Fiziksel İstismar
  • Cinsel İstismar
  • Duygusal İhmal
  • Fiziksel İhmal
  • Ebeveynler Tarafından Fiziksel Şiddet Uygulanması
  • Aile İçinde Madde Bağımlılığı
  • Aile İçinde Zihinsel/Psikiyatrik Hastalık
  • Anne Babanın Ayrılma/Boşanması
  • Cezaevine giren, suç işleyen aile üyesinin varlığı

 

ACE çalışmasında da görüleceği üzere; erken çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının büyük çoğunluğu aile ile ilgilidir. Çocuğun genetik potansiyelinin ilk olarak ortaya çıkacağı, şekilleneceği, kalıcı izlerin yaşandığı erken çocukluk dönemine damgasını vuran ailedir. Dünyadaki ilk aile terapisini yapan kişi olan Virginia Satir’in; “Dünyada barışı tesis etmek için önce aileyle işe başlamamız gerek.” Sözlerini hatırlatmakta fayda var.

ACE Çalışmasında sıralanan çocukluk çağı olumsuz olaylarının sıra dışı, çok büyük olduğunu, bunun ancak çok kötü durumlarda olan ailelerin ve çocukların başına geldiği düşünülebilir. Gerçekte durum daha farklıdır. Travma olarak görülmeyen ancak, büyük travmaların yarattığı etkilerden çok daha fazlasını yaratan küçük küçük olaylar; çocuğun zihninde adeta zımbalanmaktadır.

Çocuk İhmal ve İstismarı nedir?

  • Çocuğu akranlarıyla kıyaslamak, karşılaştırmak
  • Çocuğu suçlamak, yıkıcı biçimde değersizleştirerek eleştirmek
  • Çocuğun yapamadığı şeylerle ilgili alay etmek
  • Küçümsemek, dalga geçmek, lakap takmak
  • Çocuğu aile içinde hoş karşılanmayan bir akrabaya benzetmek, ”dayısına, amcasına, vb, çekmiş, tıpkı o” diyerek olumsuz anlamda etiketlemek,
  • Çocuğun onurunu zedeleyecek söz ve davranışlarda bulunmak, küçük düşürmek, (aman! Çocuktur anlamaz, unutur, vb,)
  • Çocuğu mahrum bırakmaya, terk etmeye yönelik söz ve davranışlarla tehdit etmek (yemeğini yemezsen hastalanırım, ölürüm, beni bir daha göremezsin, vb.)
  • Korkutarak, kaygılandırarak eğitmeye çalışmak
  • Çocuğa şiddetle bağırmak
  • Küfretmek (bizzat çocuğa küfredilmesi gerekmiyor. Herhangi bir aile üyesine küfredilmesi, lakap takılması da; kaygı, korku yaratarak örseleyen tutumlardır.)
  • Hayali denen varlıklarla çocuğu korkutmak (Canavar, öcü, şeytan…)
  • Çocuğun bedenine yönelik acıtıcı, incitici her türlü davranış. Saç çekme, kulak çekme, ısırma, vurma, çimdikleme, sıkıştırma, tokat atma,itekleme,ittirme
  • Çocuğu dert ortağı etmek. (çocuğa annesi, babası ile ilgili sorunları anlatma, çocuğu diğer aile üyesine karşı kışkırtma, doldurma, ittifaka zorlama)
  • Çocuğun sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılayıp duygusal, ruhsal ihtiyaçlarını ihmal etme
  • Aşırı katı ya da aşırı esnek aile kuralları ya da kurallar konusunda tutarsız davranma

Bizleri gelişimsel deneyimlerimizin doğası ve zamanlaması şekillendirir. Çocuklarımıza, çocukluğumuzda bize bakıldığı gibi bakma eğilimi taşırız.

Bir insanı anlamak için kişinin tarihini bilmek gerekir. Beyin tarihsel bir organdır ve kişisel geçmişimizin bir yansımasıdır. Genetik armağanlarımız sadece doğru ve uygun bir zamanlamaya sahip gelişimsel deneyim türleriyle ortaya çıkar.

Bugün yaşanan sıkıntıların, hastalıkların kökeni çoğunlukla kişisel tarihimizde gizlidir. Şimdiki zamanı anlamanın yolu geçmişte neler olduğu, nelerin yaşandığı, beyinde var olan izleri anlamaktan geçiyor. Psikoterapi esnasında geçmişin üzerindeki tozlar kaldırıldığında, yukarıda bazılarını saydığımız küçük küçük olayların, birikimsel etkisine şaşırmadan edemiyoruz.

Geçmişin birikimsel etkilerine de kısaca değinelim.

 

Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Olayları İnsan Zihinde Nasıl İzler Bırakır?

Çocuğa bağırmak nasıl bir travma yaratabilir ki? Bize de bağırdılar!”

“Çocuğu dert ortağı yapmanın olumsuzluğu ne olabilir ki?”

“Çocuklukta bizde itilip kakıldık ama işte hayattayız.”

“Çocuktur anlamaz, unutur. Abartmaya gerek yok. Hem severim, hem döverim.”

“Hemen hepimiz zaman zaman olumsuz davranış ve olaylara maruz kalmadık mı?”

Evet! Geçmişte hemen hepimiz olumsuz yaşam olaylarına maruz kaldık. Maruz kalmış olmamız yaşanılan olumsuzlukları normalleştirmeye, kanıksamaya neden olmamalı. Bilimsel araştırmalara kulak verdiğimizde; hemen hepimizin yaşamış olduğu örselenmelerin bugün yaşadığımız depresyon, kaygı bozukluğu, panik atak, okb, madde bağımlılığı, ilişki sorunları gibi psikiyatrik ve psikolojik pek çok soruna yol açtığı görülmektedir. ACE araştırması bu yönüyle çığır açan bir çalışma olmuştur.

Beyin gelişimine ışık tutan bilimsel çalışmalar bebeğin beyninin şekillenmesinin bireyin hayatını da şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Nasıl bir hayat yaşanacağı, bebeklik ve çocukluk dönemi yaşantılarına bakılarak anlaşılabilir olmuştur. Çocuk Psikiyatristi olan Dr. Bruce D. Perry’e göre; “Küçük küçük olaylara tekrarlayıcı ve belirli bir düzen içinde sürekli maruz kalındığında zihinde belirli “Deneyim Örüntüleri” oluşur. Örüntülü olan ve tekrarlayan uyarımlar toleransa yol açarken, kaotik ve düzensiz sinyaller hassaslaşmaya yol açar. Bebeğin stres yanıt sistemi hassaslaşır.”Sürekli olarak düşük dozlarla da olsa uyarıma maruz kalınması sonucu gelişmekte olan bebeğin beyninde ciddi bir takım bağlantılar oluşmaya başlar. Özellikle yaşamın ilk yıllarındaki bağlantılar genellikle bedene gömülü olarak kalır. Söze dökülmesi, anlamlandırılması neredeyse imkansızdır. Bessel Van Der Kolk’a göre; “İhmal, istismar beyinde görünmeyen yaralar açar. “

Tıpkı kasların güçlenmesi için yapılan egzersiz gibi, sürekli uyarılma sonucu stres yanıt sistemi de çalıştırıldıkça güçlenir. Böyle durumlarda aşırı hassaslaşan stres yanıt sistemi çok küçük uyaranlarda bile aşırı aktive olur. Genellikle durumla uyumsuz duygusal ve davranışsal tepkiler ortaya çıkar. Panik Atak, Öfke kontrol sorunları, saldırganlık, kavgaya eğilim, korku ve kaygıya tahammülsüzlük örnek sayılabilir.

Çocuk İhmal ve İstismarının Psikolojik Sonuçları Nelerdir?

Kişinin kendine, dünyaya, insanlara yönelik olumsuz inançlar geliştirmesine neden olabilir.

Mesela;

  • Kimseye güvenilmez!
  • Kendime güvenemem!
  • Utanılacak biriyim!
  • İşe yaramazın tekiyim!
  • Beceriksiz biriyim!
  • Başarısızım!
  • Sevilmeye layık değilim!
  • Kötü, aptal biriyim!
  • Kusurluyum!
  • Mükemmel olmalıyım!
  • Güvende değilim!
  • Kendimi koruyamam!

Biçiminde olumsuz inançlara yol açabilir.

Belki yukarıdaki ifadeler sizlere de tanıdık gelebilir.

Bu tür olumsuz inançlar; kendi benliğimizi saklamamıza, utanmamıza, bağımlılığa, otorite ile sorunlar yaşamamıza, öfkemizi, duygularımızı yönetememeye, boyun eğmeye, şiddete neden olabiliyor. Bütün bunlar yoğun bir acı içinde hayatımızı tüketiyor. Dünyada ve ülkemizde Anti- Depresanların en çok tüketilen ilaçlar içinde en başlarda olduğunu hatırlatalım.

Çocuk İhmal Ve İstismarının Yarattığı Hastalık Riskleri Nelerdir?

ACE Araştırmasına göre; Çocukluk döneminde 4 ya da daha fazla travmatik deneyime maruz kalan birinin yetişkinlikte;

Uyuşturucu kullanma riski % 4600

Alkol bağımlısı olma riski % 500

Yetişkin dönemde depresyon riski % 400

KOAH olma riski % 399

Görme sorunları yaşama riski % 354

Sigara kullanma riski %250

Böbrek hastalığı riski % 263

Oto immün hastalık olarak eklem iltihabı olma riski % 236

Astım hastalığı olma riski % 231

Kalp krizi yaşama riski % 232

Kanser Olma riski % 157

Diabet (şeker hastalığı) riski % 201

Sonuçlar insanı ürkütecek boyuttadır.

Çocukluk döneminde;

Ciddi Öğrenme sorunları

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu

Sosyal ilişki sorunları

Akran zorbalığı türünde riskleri yaratmaktadır.

Ergenlik döneminde ise;

 Riskli cinsel ilişki ve erken yaşta hamilelik riski % 80

Anneye fiziksel şiddet ve ergen hamileliğinde rol alma riski % 28

Çocukluk döneminde en az 4 olumsuz çocukluk olayı yaşamanın kadınlara yönelik etkisi; 30 ya da daha fazla kişi ile cinsel ilişki kurma riski % 6

ACE Çalışmasına göre; 4 veya daha fazla sayıda olumsuz çocukluk olaylarına maruz kalmanın Kişilik Bozukluğu ve sebebi tıbben açıklanamayan bedensel kronik hastalıklarla ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantıları araştırmalarına bakıldığında; çocukken yaşanan travmatik deneyimleri normalleştirmeye çalışmanın ne kadar tehlikeli olduğu görülebilir. Normalleştirmek; hasta bir tolum yaratmaya yeter de artar. Çocukluk çağı olumsuz olayları ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Çocuğun yetiştiği aileye çok daha fazla önem vermek, eğitmek, rehabilite etmek, desteklemek, koruyucu ruh sağlığı önlemleri almak gerektiği aşikardır.

Sözü; olağandışı travmatik çocukluk olaylarına maruz kalmış çocuklara yardım eden, onları hayata döndüren Dr. Bruce D. Perry’ e bırakalım:

“Ateş ısıtabilir veya yakıp yok edebilir,su susuzluğu giderebilir veya boğabilir. Rüzgar okşayabilir ya da kesebilir. İnsan ilişkileri de böyledir.Birbirimizi hem yaratabilir ve yok edebilir,hem besleyebilir,dehşet içinde bırakabilir,hem de travma yaşatabilir ve iyileştirebiliriz.”

Kaynakça: “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocu”k- Dr. Bruce D. Perry Koridor Yay. “Beden Kayıt Tuta”r- Bessel A.Van Der Kolk Nobel Yay. Travmatik Stres Aile Ruh Sağlığı ve Tıbbi Hastalıklar Sunumu- Emre Konuk Davranış Bilimleri 2015 ACE Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlilik Güvenilirlik Çalışması Anıl Gündüz, Alişan Burak Yaşar, İbrahim Gündoğmuş, Canan Savran Emre Konuk Tarafından Yapılmıştır. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2018; 19(Özel sayı.1):68-75

1 Yorum

  • admin

    22 Şubat 2022

    Excepteur sint occaecat cupidatat non proident, sunt in culpa qui officia deserunt mollit anim id est laborum. Sed ut perspiciatis unde omnis iste natus error sit.

Yoruma Kapalı.